§ 1. Genel Olarak Adalete Erişim Akımı
Herkesin eşit bir şekilde adalete ulaşabilmesi, demokrasinin ve günümüz toplumunun temel yapı taşlarındandır. Kişilerin günlük hayatındaki bütün ilişkilerini etkileyen hukuk kuralları, toplumun her kesimi için uygulanabilir olmalıdır. Adalete gerçek anlamda erişim sağlanamazsa, hukuk, yerine getirilemeyen bir vaatten ibaret olur[1]. Adalete erişim akımı (access to justice movement), kişilerin haklarının etkin bir şekilde kullanılması sorununu ele alan bir reformu ifade etmektedir[2]. Hukuk sosyolojisi, hakların kullanılmasındaki en büyük zorluğun, kişilerin haklarını münferiden kullanmalarında ve ekonomik bakımdan zayıf durumda bulunanların, güçlü kuruluşlarla bürokrasiye karşı sahip oldukları haklarını elde etmelerinde görüldüğünü ortaya koymuştur. 1960 ve 70’li yıllarda büründüğü şekliyle sosyal devlet (welfare state), hakların bu modele uygun olarak daha etkin kullanılmasını amaçlamıştır. Yoksulların, tüketicilerin[3], çevrenin korunması hakkı ve bazı işçi hakları böylece ortaya çıkmış; fakat bu haklar ya yeterince ya da hiç korunamamıştır[4]. Böylece, kişilerin bazı haklara sahip olduğu, ama bu hakları kullanamadığı, kişilere sembolik bir takım hakların tanındığı bir kriz dönemine girilmiştir.





